Sayın Kurucular,
Sayın Yönetim Kurulu Üyeleri,
Sayın Hissedar ve Yöneticiler,
29/06/2022 / İstanbul
Kurumsallaşma ve sürdürülebilirlik, şirketlerin geleceği üzerinde, geçmişte olduğundan çok daha fazla öneme sahip hale gelmiştir. Günümüzde aile şirketlerinin geldiği nokta değerlendirildiğinde, sonraki kuşağa sadece bir şirket bırakmanın ötesinde küresel rekabet gücü olan, satın alma ve birleşmelerde başarı yakalamış bir şirketi gelecek nesillere bırakmak ideali daha çok ön plana çıkmaya başlamıştır.
Günümüzde her işletmenin amacı geleceğini doğru yönlendirmek ve bugününü doğru yönetmek, piyasa değerini arttırmak ve sürdürülebilir bir büyüme sağlamak olmalıdır. Piyasa değerini arttırmak için de firmanın büyümesi ve büyüme potansiyelinin olması gereklidir. Küresel bir oyuncu olabilmek için ve sürdürülebilir başarının olabilmesi için rekabette fiyat ve kalite üstünlüğü ölçek ekonomisine uygun çalışmaktan, yani yeterli büyüklüğe sahip olmaktan geçmektedir.
Kurumsallaşma, şirketleri ailenin ve kişilerin etkisinden kurtaran işletmenin belirlenmiş amaçlar doğrultusunda yönlendirilmesini sağlayan bir kavramdır
Kurumsallaşma aile şirketlerinin hangi nesilde olduğu ile bağlantılıdır. Şirketi bir çok zorlu yollardan geçerek kuran girişimci için şirketi kurumsallaştırmak kendi eli ile yarattığı eserini başkalarına vermek demek iken, özellikle ikinci nesilden sonraki nesiller için bu bir gereklilik haline gelir. Ailenin değerleri nesiller geçtikçe değişir ve çeşitlenir.
Dünyadaki şirketlerin yüzde 75’e yakını aile şirketlerinden oluşmakta olup küresel gayri safi hasılanın yılda yüzde 70-90’ını da bu şirketler sağlamaktadır.
Ülkemizde aile şirketlerinin oranı, dünya ortalamasının oldukça üzerindedir. Türkiye’de şirketlerin yüzde 95’ini ve halka açık şirketlerin yüzde 75’ini aile şirketleri teşkil etmektedir. Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği (TKYD) verilerine göre aile şirketlerinin ortalama ömrünü 34 yıldır.
Ülkemizde aile şirketleri, milli gelirin yaklaşık yüzde 90’ını üretmekte, istihdam, vergi, üretim ve dış ticaret alanları başta olmak üzere, Türkiye’nin kalkınmasına çok büyük katkı sağlamaktadır.
Bununla birlikte, Türkiye’de kurulmuş olan aile şirketlerinin %30’unun ikinci, %12’sinin üçüncü ve sadece %3’ünün dördüncü kuşağa ulaşabildiği görülmektedir.
Gerçek anlamda kurumsallaşmak, kaliteyi büyüme ile bütünleştirmekten geçmektedir. Girişimcilerimizce kurulan KOBİ’lerin ömrünün çok az olması ve genellikle aile işletmesi olarak kurulan bu işletmelerin 2 ya da 3’ncü kuşağa geçme oranının %10-30 arasında bulunması kurumsallaşamamakla alakalı bir sorundur. Bu sorun girişimcilerin belli bir aşamadan sonra profesyonel yöneticilere yönetim işlevini kısmen veya gerekiyorsa tamamına yakınını devretmemesinden ve kurumsallaşmayı ihmal etmesinden kaynaklanmaktadır.
Şirketin kurumsallaşmasına karar verildiğinde yönetimin tamamının aile dışındaki profesyonellere bırakılacağı gibi bir düşünce de yanlıştır. Eğer, şirkette çalışan aile fertleri, aile işletmesini devam ettirme konusunda yeterince istekli, kabiliyetli, eğitimli ve donanımlı iseler bu kişilerin şirket yönetiminde yer almaları uygundur. Bunun için, liyakat ve bu kişilerin kendilerinin de profesyonel olması esastır.
Kurumsallaşma, işletmede bütün süreçlerin hazırlanıp, bölümlere ve buralarda istihdam eden kişilere bu çerçevede görevlerinin verilmesi demektir. Kişiler yetki ve sorumluluklarını bilmekle kalmaz, görevlerini yerine getirmede gerekli donanıma da sahiptirler. Kurumsallaşmayla ilgili bilmemiz gereken en önemli şeylerden birisi de tek tip kurumsallaşma modelinin olmadığı ve bu konuda teknik danışmanlık hizmeti ve eğitim almanın önemli olduğudur. Çünkü yanlış kurumsallaşma işletmeyi hantallığa itebilir ve bu yüzden şirketteki yaratıcı gelişme yok edilebilir.
Şirketlerin kurumsallaşmaktan alıkoyan nedenler olarak şunlar sıralanabilir:
- Aile anayasasının olmaması
- Uzun soluklu, stratejik planlar yapılmaması
- Yazılı olarak alınan kararların uygulanmaması
- Çocukların yönetime hazırlanmasında, yedekleme planlamasının yapılmaması
- Çabuk karar alıp-çabuk vazgeçme
- Ayrıntılara takılıp, önemli konuları atlama
- Kayıt dışı çalışma
- Yeterli iç denetim sistemin oluşturmama
- Muhasebeyi sadece vergi amaçlı tutma
- Finansmanın önemini yeterince algılamama
- İnsan kaynaklarına yeterince yatırım yapmama
Dünyanın en büyük firmalarını satış bazında takip eden Fortune Global 500’deki şirketlerin artık %19’unu aile kontrolündeki firmalar oluşturuyor
Bir aile şirketinin yapması gereken en zor geçişlerden biri, ikinci nesilden üçüncü nesile geçiştir. Zenginliğe ve ayrıcalığa alışmış üçüncü neslin işi iflasa sürüklemesi muhtemeldir. Gerekli liderliği göstermekte zorlandıkları görülmektedir. Üçüncü nesilde, genellikle şirkette çalışmak isteyen çok daha fazla aile üyesi vardır. Kuzenler farklı evlerde büyümüşler ve çok farklı tarzlara ve bakış açılarına sahip olabilirler. Yetkinliğin yanı sıra finansal ihtiyaçta aşırı kişilik ve büyük eşitsizlikler olabilir. Ayrıca, ikinci nesilden aktarılan, kalıcı rekabet duyguları veya geçmiş adaletsizliklerin ilişkilere yansıması olasıdır.
Büyük işletmeler ve onların tedarikçisi olarak çalışan ülke ekonomisi açısından çok büyük öneme sahip KOBİ’ler gerek sayı gerekse istihdam açısından önemli bir işlev görmektedir. Bu ilişkinin devamlılığı da KOBİ’lerin büyümesi ile yakından alakalıdır. Onun için her KOBİ yöneticisinin bu düşünce içinde hareket etmesi gerekmektedir. KOBİ’lerimizin sağlıklı büyüyebilmesi için, özellikle orta ölçekli işletme haline geldiğinde, kurumsallaşması gerekmektedir.
Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği (TKYD), Türkiye’nin en eski nesil şirketinin 4’üncü nesil olduğunu ve bunlarında ‘ Hacı Bekir Vefa Bozacısı’ ve ‘Hacı Abdullah Lokantası’ gibi firmalar olduğunu açıklayarak “Dünyada en eski aile şirketi 49 nesildir devam eden Japonya’da bir inşaat firması olduğunu belirtmektedir.
Peki bu başarılı aileleri farklı kılan nedir?
- Paylaşılan değerler ve vizyon mirası ve gelecek nesiller için vekilharç olmaya yönelik uzun vadeli bir taahhüt yoluyla kişisel olarak birbirlerine bağlıdırlar.
- Değerlerinin iş dünyasında ve daha geniş toplulukta sürdürüldüğü kalıcı bir aile kültürü yaratmak için ailenin değerlerini genişletirler.
- Profesyonellik, şeffaflık, iş birliği ve ortak değerler ve amaç ile birleşmeye güçlü bir şekilde odaklanırlar.
- Esnektirler, fırsatlardan faydalanabilir ve gerektiğinde yenilik yapabilir ve işlerini değiştirebilirler.
Sürdürülebilir şirketin en önemli unsuru insandır. İnsana yatırım şirketin daha iyi yönetilmesini sağlayarak geleceğe de yapılmış bir yatırımdır. Gerek aile üyelerinizin gerek yönetici ve çalışanlarınızın eğitimi için verilen önem kalıcı şirket kültürünün bir göstergesi ve sizi rakiplerinizden farklılaştıran özelliğinizdir.
Biz IMC Danışmanlık ve Eğitim Şirketi olarak bu süreçte sizin yanınızda olmak ve ortak gücümüzü birlikte paylaşarak geleceğinizi yönlendirmek istiyoruz. Aile ve kurumsal şirketler kökenli ve değişik uzmanlık alanlarından oluşan proje ekibimizle size bir mail, bir telefon kadar yakınız.
Başarılı ve sağlıklı günler dileriz.
Ufuk Çelebisoy
Genel Müdür